sancak yine salınsın

o burçta

devir putlarını çağın

bir vuruşta

yaman ol yine yaman

-dileyene kadar aman-

hesap soruşta. (S.M. Aydınlık Savaşçıları'ndan)

22 Kasım 2011 Salı

BU TAKSİMİ KURT YAPMAZ, EMPERYALİSTLERİN ÇAKALLARI YAPAR!

Yunanistan’ın işi bitti. Vesayet altına aldılar. Demokrasinin beşiğinde (!) iktidarı, kendileri adına iş görecek birine teslim etti emperyalizm.

Yıllar önce bizde de bu değişim yaşanmış, Kemal Derviş vasıtasıyla zamanının TC hükümeti vesayet altına alınmıştı. Irak’a saldırı hazırlığında olan emperyalizme bu iktisadi vesayet yetmedi, iktidarı değiştirdiler. Nihayetinde siyasî iktidarı da AKP ile vesayet altına aldılar. Ecevit’e anti-emperyalist bir mânâ izafe etmiyoruz, kendi iç çekişmeleriydi yaşanan. Emperyalizmin dönem dönem böyle müdahalelerine şahidiz.

AKP’nin övündüğü iktisadi başarının temelinde aslında emperyalizmin Kemal Derviş vesilesiyle dayattığı melaneti, AKP’nin harfiyen tatbik etmedeki kararlılığı vardır.

Tenakuz gibi geliyor, bir tarafta izafi bir başarı, diğer tarafta emperyalizm…

İlk yazımızda bu başarının aslında “Felix Culpa”dan ibaret olduğunu belirtmiştik.

Mutlu Cinayet…

Vatanı emperyalizme peşkeş çekmek karşılığı, emperyalistlerin verdikleri destekle nisbeten elde edilen bir denge…

O günlerde bir detay haber: Türkiye’nin gelir dağılımındaki adaletsizlik o noktaya gelmişti ki, sosyal patlama riskine karşı, Haçlı dünyası, Türkiye’yi kaybetmemek, iktidardaki işbirlikçilerini korumak maksadıyla, Sosyal Riski Azaltma Projesi adıyla, toplumun en alt gelir seviyesindeki kesimlerindekilerin isyanının önüne geçebilmek maksadıyla, sosyal yardım projelerini gündeme getirmişlerdi: Yeşil Kart, kömür, pirinç, nohut vs…

Öyle ya, toplumun en çok kazanan yüzde onluk kesimiyle en az kazanan yüzde onluk kesimi arasındaki fark 10 kata ulaşırsa o ülkede ihtilal olması eşyanın tabiatı icabıydı. Türkiye’de bu fark bırakın 10’u, 30’lara çoktan ulaşmış durumda.

“Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!”

Kurt yapmaz ama, emperyalizme çakallık yapanlar yapar…

30 katı aşan farka rağmen, isyanın olmayışının sebebi sadece birkaç paket pirinç, birkaç çuval kömürle izah edilemez elbette.

Bu noktada AKP üzerinden oluşturulan sahte kutuplaşma ve halkın bir yerde, “top mu tereyağı mı?” tercihiyle karşı karşıya bırakıldığını söyleyebiliriz.

Fazilete göre mi yaşamalı, hazza göre mi?

Müslüman Anadolu ahalisi, hazza dayalı yaşamanın temsilcisi olarak gördüğü Batıcı, çağdaş değerleri savunduğunu iddia eden ulusalcı vs. kesimler üzerine yapılan operasyonlar saikiyle, Batıcılığa ve Batılılaşmaya karşı kendinden gördüğü AKP’nin zulümlerine sessiz kalmayı, yaşadığı açlığı ve sefaleti bir müddet daha gündeme getirmemeyi tercih etti.

O zaman da ifade etmiştik ki, ulusalcıların en büyük yanlışı, laiklik siperinde vatan müdafaası yapmaya kalkmaları oldu, bu gün de aynı hata ile vatan müdafaasını malül bırakmaktalar. Tahkimat yanlış yapılırsa, savaş en baştan kaybedilmiş olur. Misal, AKP’nin kapatılması davasında, tek başına BOP Eşbaşkanlığı yeterken, asıl kapatma sebebi BOP Eşbaşkanlığı olması gerekirken, “laiklik” gibi bir sebeple açılan kapatma davası, laikliği hiç de önemsemeyen Müslüman Anadolu ahalisi nezdinde, AKP için bir teveccüh sebebi olmaktan ileri gidemedi. Neticesi de malûm…

Top mu tereyağı mı?

Hazza göre mi yaşamalı, fazilete göre mi?

Müslüman Anadolu ahalisi, tercihini -müşahhas ifadesi yanlış olsa da-, faziletten yana kullanmış olmakla kendindeki o müthiş potansiyeli bir kez daha ifşa etmiş, ortaya koymuş ve büyük oynayanlarla büyük oynama kabiliyetinin bir kez daha ispatçısı olmuştur.

İşte O’nun, Anadolu’nun vehmettirdiği bu büyük potansiyel karşısında saygıyla eğilmek ve bunu anlamak ve bu potansiyeli bir kuruntudan ibaret bırakacak AKP işbirlikçiliğinin bu potansiyeli pörsütücü, imha edici tehlikesi karşısında da pür dikkat olmak durumundayız.

Bu potansiyelin doğru mecralarda doğru ifadesi için gereken ilk şart, AKP’nin deşifre edilmesi ki, bu yolda da sahte kutuplaşmalara sebebiyet verici bir dil kullanmakta ısrar eden ve bu saikle sahte kutuplaşmanın devamına sebebiyet teşkil edenler, AKP’nin kendini gizlemesi yolunda en büyük koz olmaktalar. AKP, kendi meşruiyetini, bu sahte kutuplaşmacı dili öne sürerek sağlamakta.

Vatan elden giderken, vatanı laiklikle kurtaracağını zannedenler, yarın ellerinde bir vatan kalmadığında mı akılları başlarına gelecek? Laiklik ezberleriyle daha ne kadar AKP ekmeğine yağ sürmeye devam edecekler?

Kurtuluş Savaşı, Müslümanların, kendi önceliklerini geride bırakarak, vatanın kurtarılması adına Batıcı değerleri savunan kadrolara destek vermesi ile başarıya ulaşmıştı. İBDA’nın üzerindeki mührü taşıyan Esseyid Abdulhakîm Efendi Hazretleri’nin Kurtuluş Savaşı’na verdiği destek malûm… Böylesi dönemlerde, başarıya, reel şartlar çerçevesinde savaşı kazanmanın nasıl ve nerde birlik sağlanmasıyla mümkün olabileceği üzerinde verilecek doğru kararlarla ulaşılabilir. İdeolojik formasyonları olmazsa olmaz sadedinde öne sürmek, son tahlilde emperyalizme, işgalciye tersinden de olsa yardım etmekle eş.

DERGİMİZ.NET 4. SAYI (22 KASIM 2011)

www.dergimiz.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder